USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

16 Temmuz 2020 10:16

Algoritmalar, müziği de değiştirdi

Online müzik servisleri olmayan bir yaşamı artık kolay kolay hayal edemediğimiz bir gerçek. Hayatın her anında dinlemeye çok alıştığımız müzik servislerinde son dönemin yükselen trendi, hiç şüphesiz kişiselleşme... Algoritmaların ve editörlerin sunduğu dinleme listeleri, bugün dinleyicilerin ne dinlediğinde çok etkili. Dolayısıyla algoritmalar müziğe farklı bir boyut getirirken, kişiselleştirilmiş platformlar da yeni dönemin en önemli konularının başında geliyor

Algoritmalar, müziği de değiştirdi

Mustafa Gündoğdu / [email protected]

Baştan belirtelim, bu bir ‘en iyi müzik servisi sağlayıcısı hangisi’ haberi değil. ‘X platformunun ses kalitesi Y’ninkinden daha iyi’ ya da ‘bu platformun kullanılabilirliği şu platformunkinden daha kolay’ tarzında da bir bilgi bulamayacaksınız. ‘Tom Waits’in falanca albümü malum serviste bulunabiliyorken, beriki serviste aynı sanatçının yeni albümü diğerlerinden daha önce yayınlandı’ tarzında bir karşılaştırma da yok. Bu haberin en baskın konusu, algoritma ve kişiselleştirme… Bunlar, Türkiye’deki tüm müzik servislerini kullanmış olan Mustafa Gündoğdu’nun kullanıcı deneyimlerine bağlı informatik bir yazı. Yıllardan bu yana Spotify’dan Deezer’a, Apple Music’ten YouTube Music’e, hatta Tidal’a kadar tüm platformları kullanan bir kullanıcı olarak, yeni dönemde bu servislerin en önemli gündeminin yoğun bir kişiselleşme olduğunu söylemem gerekiyor. Burada da en önemli çıkış noktası olarak karşımıza, bu servislerin kullandığı algoritmalar çıkıyor.

DİNLEMENİN ŞEKLİ DEĞİŞİYOR

Bundan 20-25 öncesine kadar radyolar ya da müzik kanalları, müzikleri ve sanatçıları tanıtırdı. Hoşlandığımız müzik türündeki benzer sanatçıları ya bu kanallarla ya da kendi araştırmalarımız sonucunda bulurduk. Kişisel olarak müzik servisi sağlayıcılarının öneri listelerine açık olsam da, ben hâlâ bu tarz bir araştırma içinde yoluma devam ediyorum. Fakat günümüzde bu önerileri, neredeyse tamamen müzik servislerindeki algoritmalar ve editörler yapıyor. Tabii ki işin içine yapay zeka da giriyor. Bu durum da özellikle Z Kuşağı başta olmak üzere insanlarda müzik dinlemenin yapısını değiştiriyor. Uzmanlar günde dolaylı ve dolaysız olarak ortalama 2.5 saat müzik dinlediğimizi belirtirken, akıllı bir telefona sahip olan herkesin, firesiz bir şekilde müziği buradan dinlediğini aktarıyor. Dolayısıyla müzik sektörünü şekillendiren en önemli etkenlerin başında dijital müzik yayın akışı geliyor.

KENDİNİZİ TANITIN

Öncelikle konuya kişiselleştirilmiş listelerle başlayalım. Bir müzik servisini premium olarak kullanmaya başladığınız ilk anda, platformun sizden en sevdiğiniz sanatçıları, grupları ve türleri seçtirmesi beklenmedik bir şey değil. Bu sizin ilk ayak iziniz oluyor. Pop dinliyorsanız pop ikonları, caz dinliyorsanız jazz band’ler, rock dinliyorsanız rock grupları… Şu da var; rock dinliyorsunuz, tamam. Ama hangi rock? Indie rock mı, hard rock mı, brit-rock mı, vs.? Müzik servislerine kendinizi tanıtırken, adeta bir anketmişçesine doldurduğunuz bu adımlar, sizin o platformda olduğunuz sürece başlangıç noktanız olarak tanımlanıyor. Bu noktada akla gelen ilk soru ise birbirinden çok farklı türlerde grupları seçince ne olacağı... Bir yerde Metallica, diğer yerde Beyonce, diğer uçtaysa Sagopa Kajmer… Burada da her platformun farklı algoritması devreye giriyor. Kimisi metal grupları için ayarladığı listeyle Metallica’yı ilişkilendiriyor, kimisi üç ismi de aynı listede verebiliyor.

NEYE GÖRE ÖNERİ?

Çok teknik detaylar içinde boğulmadan, en yalın şekilde şunu söylemek gerekiyor; her platformun kendi algoritması bulunuyor. Bu algoritmaları platformlar yıllar içinde satın almış da olabiliyor ya da tamamen kendileri de üretebiliyor; Deezer’ın Flow’u gibi… Spotify’a baktığımızda ise karşımıza BaRT (Bandits for Recommendations as Treatments) denilen bir algoritma çıkıyor. Spotify’ın araştırma direktörü Mounia Lalmas-Roelleke (kendisi ayrıca kişiselleştirmeden de sorumlu bir isim), BaRT’ın kişisel dinleme listesi derlerken; ‘eşleştirme’ ve ‘örüntü tanıma yeteneği’ denilen iki farklı yol izlediğini belirtiyor. Eşleştirmede, dinleme ve arama geçmişiniz devreye giriyor. Bütün problem çözme metotlarının kökeni olan örüntü tanıma yeteneğinde ise dinlediğiniz şarkılardaki gitar tınıları, davul ritimleri, hatta bas gitar sound'u gibi değişkenler analiz edilerek, bunlara uygun öneriler gerçekleştiriliyor. Peki, The Doors dinlerken aradan çıkan Kahtalı Mıçe durumları? Bu, ‘eşleştirme’ yolundan kaynaklanan bir yanlış ve tamamen sizin tekeliniz dışında bir durum. Zaten servisler, bu yüzden yapay zeka ve makine öğrenmesi tarafını daha da iyileştirmeye çalışıyor.

KÜRATÖRLER DE DEVREDE

Bu platformların size önerdiği o kişisel liste ya da şarkılarda, yukarıda da değindiğim gibi yoğun bir yapay zeka ve makine öğrenmesi durumu söz konusu. Üstelik her gün daha da gelişen ve güncellenen bir şekilde... Peki, yalnızca yapay zeka mı size sevebileceğiniz şarkıları öneriyor? Bu sorunun yanıtı ‘hayır’… Yapay zekanın yanında neredeyse tüm platformlarda küratörlerin devreye girdiğini görüyoruz. Hatta denilebilir ki, yapay zekanın hazırladığı öneri listesinden daha çok küratörlerin sizin kişisel zevkinize göre hazırladığı listeler daha çok ilgi çekiyor. Farklı algoritmalara göre kullanıcı zevkini analiz eden bu platformlar, kullanıcılara en fazla sevecekleri küratör ve editör listelerini tavsiye edecekken; bunu, o kişilerin geçmişteki dinleme endeksine göre yapıyor. Bu açıdan müzik servisleri, aslında kişiye özelmiş gibi duran ama en fazla dinlenen şarkılardan oluşmuş bir listeyi de kişisel bir listeymiş gibi kullanıcılarına dayatma durumunu engellemiş oluyor.

SONSUZ AKIP GİDEN BİR LİSTE…

Kişiselleştirmeden bahsederken listeler önemli bir yerde duruyor. Bu açıdan Deezer’ın Flow uygulaması diğer keşif listelerinden daha farklı bir algoritmayla çalışıyor. Deezer Ürün Yönetiminden Sorumlu Başkan Yardımcısı Benoit Terpereau, Flow’un en önemli farklılığını, kullanıcılar için hazırladıkları bir çalma listesi olmamasına bağlıyor. “Flow, bir müziksever olarak tam anlamıyla sizi yansıtması için tasarlanan dinamik bir deneyim. Müzik türüne ya da sanatçıya göre önerilerde bulunmak yerine Flow, neleri beğendiğiniz, arkadaşlarınızın neler dinlediği, şu sıralar en popüler neler var gibi birçok farklı faktörü değerlendiriyor. Tabii buna ek olarak yerel editörlerimizin önerilerini de göz önünde bulunduruyor” diyen Terpereau, Flow’a hangi şarkıları beğendiğinizi ya da beğenmediğinizi ne kadar çok söylerseniz, deneyimin o kadar iyi bir hale geleceğini hatırlatıyor. Kendi açımdan değerlendirecek olursam, bu uygulamanın bana adeta bir radyo deneyimi yaşattığını söyleyebilirim. İşin güzel tarafı, 50 ya da 100 şarkılık bir sunum olmaması. Ne kadar dinlerseniz, o denli uzayan bir yayın gibi adeta…

 

EN ÇOK OKUNANLAR