USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

18 Haziran 2019 17:49

Cebeci: Hayatımızda olur ise çok kıymetli

Cebeci: Hayatımızda olur ise çok kıymetli

Teknolojiye hakim kafası dijital üssü işleyen bir arkadaşım Yüce Zerey, şöyle söylüyor yeni kitabı Mima’da; “Gelişen teknoloji neticesinde sancısız doğumlar mümkündü ama bu çağın çocukları sancıya doğuyorlardı. Her birinin göbek adı sancıydı. Kanları damarlarından akarken çocuklar bir ağrı duyuyorlardı. Cehennemin ağrısıydı bu. Bir cehenneme doğmanın ağrısı...”

“Nerede değil isem orada mutlu olacakmışım gibi gelir” çevirisi ile kullanımda olan bir Charles Baudelaire sözünden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, insanın kendini bulma sürecinde sürekli bir yenilik araması hali, yeni bir fıtrata evrilir ise cevabı bulacağı sanrısını destekler. Aslında sürekli yenilenen ve gelişen bu teknoloji, insanın uyarılma seviyesinin alışkanlık ile ters orantılı oluşu ve sürekli yenilik arayan beynin var olan ile yetinmeyip hep bir ötesini istemesi ile devam eden bir süreçler bütünü. Bir arayışın hikayesi yahut bulan bazılarının arayanlara buldurmama gayreti... İnsanın kendi sınırlarınca esas aldığı yaratım gücünün hem bir ihtiyaç hem de bir arzu hali olduğu ve insanın bu iki gerçekten müteşekkil bir varlık olduğu hakikatinden hareketle söyleyebiliriz ki, hayal gücü gelişimi ve gerçeğe aktarımı insanın en önemli motivasyonlarından. İşte robotlar da bu motivasyonun en şaşırtıcı örnekleri. Çekçede anlam karşılığı ‘köle’ olan robot kelimesi distopik çağrışımları bol dijital çağın bir özeti. Ama beraberinde büyük harflerle şu soruyu akla getiriyor: Robot mu bize köle, dijital mi bizim efendimiz? İnsanın kaçtığı mıdır dijital, yoksa düştüğü mü? Köleliğin resmen ve ismen artık olmadığı bilgisine karşın, cismen yaşandığı başkaca bir çağın çocuklarıyız. Uzunca süre maruz kalındığında insanın bellek ve ruhi kodlarını değiştirdiğine, bozguna ve bozuma uğrattığına inandığım ve tüm bu inanışa rağmen kaçamadığım, sınırsız ve artificial bir yapı dijital dünya. Bu bağlamda teknolojinin insanı naturasından alabildiğine uzağa götürdüğü ama koparamadığı hakikati bir yanda dursun. Diğer yanda tüm sınırları ortadan kaldırabiliyor oluşundaki kabiliyetle teknoloji, yepyeni dünyaların kapılarını açıyor ya da akıl tutulması derecesinde sunduğu güzelliklerle insanın yaratıcılığını destekliyor.  

DİJİTALİN ESTETİK YÖNÜ

Yaratıcılık, esasen apayrı kontekslerdeki farklı bağlamları bir arada kullanabilme sanatı ve bu yönüyle de insanın içsel değişimini dolayısı ile gelişimini sağlayan sürecin en belirgin yapıtaşlarından. Özgün olmanın bir şeyi yeniden var etmek değil, var olan bir şeyi yenilikle buluşturmak olduğu bir sistemde esas amaç; beklentileri ve içsel gerilimleri temelde değişmeyen insanoğluna, çağın bize sunduğu sınırsız yollardan ulaşmak; üstelik daha etkili ve daha çağa uygun araçlarla. Bu amaca bağlı olarak kullanılabilir olan dijitalin estetik yönünün kuvvetli oluşu onu daha kıymetli hale getirirken, sanat olanın dijital oluşu onu daha deneyimsel ve bu vesile ile de daha cazibeli hale eviriyor. Bu cazibe kumsalının karşı kıyısında, teknolojinin ahlaki çerçeveler ile sınırlanmadığı sürece insan aklı ile oynamaya oldukça müsait bir denklem oluşu duruyor. Teknolojinin gerçeklikle insan zihni arasında derin uçurumlar yarattığı ve yaratacağı şüphesiz. Günlük yaşamı etkileyen, gerçeklikten haz alma ihtimalini sıfırlayan her tür bağımlılık gibi, dijital dünya da amacının dışında kullanıldığında, akıl sağlığına ciddi bir tehdit. Bağımlılığı kesinleşmiş bireylerin manipüle edilebilmesinin daha kolay oluşu ile ilgili ortaya ciddi eserler koyan birçok yazar var. George Orwell’in 1984’ü, içeriği ve verdiği mesaj ile bu eserlerin en kıymetlilerinden. Tüm bu olumsuz yönlerinin yanı sıra,  insan hayatını kolaylaştırması, estetize etmesi, keyiflendirmesi ve yeniliğe açması yönü ile teknoloji gönüllerimizi ve hayatlarımızı fethetmiş ve kuşatmış bir yeniçağ gerçekliği. 
Teknolojinin sanatla buluşması ile ortaya konan eserler sayesinde insanoğlu görselliğe doyduğu çokça çarpıcı örnek ile tanıştı. Bilginin ve fikrin eyleme geçirilmiş hali olduğu düşünülen teknolojinin, iletişim işlevleri bağlamında yeni bir sekme açtığı hayatlarımızda, dijitalleşme günlük yaşamlarımızın asli bir parçası haline geldi. Tasarım ve sanat dünyasında ise dijital ışık; renk ve kinetik ile tanışmış, hayatına bu yeniliklerin bilinci ile devam eden insanı evvelen göze ve duyuya sonra fikre ve ruha hitap etmeyi hedefleyerek bu yapının çabucak içselleştirilmesini sağladı. Dijital sanat ile kendi sanat yapma biçimi arasına mesafe koyan isimler de var elbet. Bir sohbet esnasında yüksek lisans tezini dijital sanat üzerine yazdığını şaşırarak öğrendiğim sanatçı İsmail Acar’a göre dijital sanat, fiziki olmayan nesnelerin üretilmesiyle gerçekleşen sanal bir eylem. Ona göre, dijital sanat ürünü, sonucu her ne kadar gösterişli ve güçlü olsa da, teknoloji kullanabilen herkesin kolayca üretebileceği bir ürün. Dijital olanın pazarlama kavramından ayrı yaşayamayacağını düşündürten sohbeti neticelendirirken, Kutluğ Ataman gibi istisnalar olduğuna dair şerh düşmeyi ihmal etmedi. 

SANAT; HAYATIMIN ÇOK İÇİNDE,  DİJİTAL; HAYATIMDAN MÜHİM BİR PARÇA

Bir tasarımcı olarak benim ise dijital ile bağım, yoğunluklu olarak izleyici ve dinleyici, zaman zaman katılımcı segmentinde devam ediyor şimdilik. Birçok ulus içi ve ulus ötesi sergide akışa kapılıp gittiğim, lee lee lamin mevsimlerindeki gibi karşılarında çiçek açıp yaprak döktüğüm çokça eser var sıralayabileceğim. Bir tasarım üzerinde kafa yorarken dijital olandan ilham aldığım noktalar çok. Yahut odaklanmam gereken bir çizim yaparken tek bir sesle bile ışık ve renk duygusunu insanın kulağına fısıldayıveren, sınırsızlığa buyur ettiği yönleri ile dijital vesilesi ile zihni açılım yaşayışlarım da bolca. Sanat; hayatımın çok içinde, dijital; hayatımdan mühim bir parça. İkisinin varlığı varoluşuma anlam katıyor. Farklı disiplinlerden sanat ile meşgul olan kadınların bir arada yaptıkları işleri konu alan, elektronik müzik üzerine çalışılan bir doktora tezine de konu olmuş, tasarımcı olarak fikir ve üretim planında içinde olduğum, arzu nesnelerinin tüketimi kapsamında ma’kes bulmasını umduğum bir video art enstelasyonu da arşivimde önemsediğim işlerin başında geliyor. Hayatın her alanında zehir ve doz denklemini esasa alarak hassas olunması gerektiğini düşündüğüm üzere, dijital ile olan ilişkim ve düşünce dünyam da öyle. Hayatımızda olur ise çok kıymetli, hayatımız olur ise bizden daha kıymetli... Dijitalin hükmüne girdiğimiz değil, dijitale keyif ile hükmedebildiğimiz, renk dolu, ışık dolu, sanat dolu nice kinetik interaktif günlere...

EN ÇOK OKUNANLAR