Değişimin hızlandığı, yıkıcı teknolojilerin baskısının yoğun hissedildiği ve artan müşteri beklentilerinin yatırım ihtiyacı ve maliyetleri yukarı çektiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu pazar ve rekabet ortamında müşterilere yakınlık, inovatiflik, pazara ve değişen trendlere uygun hızlı ürün sunmak, hızlı karar almak ve çalışan verimliliğini yükseltmek gibi kazanımlar sunan çevik yönetim yaklaşımı, şirketlerin radarına hızla girmiş durumda… Geleneksel yönetim uygulamalarından çevik yönetime dönüşüm, bugün birçok şirketin üst yönetim gündeminde önemli bir konuma sahip. Bunun en önemli nedenlerinden biri de çevik yaklaşımla yönetilen şirketlerin, üretkenlikte yüzde 10 ila 20 arasında değişen bir artış yakalamaları… Geleneksel yöntemlerden ziyade çevik zihniyetle yönetilen kurumların performansı da bu sonucu destekliyor…
UZUN SOLUKLU VE İYİ PLANLANMASI GEREKEN BİR SÜREÇ
Çevik yönetimin bir diğer önemli avantajı ise yeteneği kuruma çekmeyi kolaylaştırması… Çevik yönetim anlayışına dönüşümün birçok boyutta ele alınması gerekiyor. Organizasyon yapısı, çalışma şekli, insan kaynağı ve kurum kültürü gibi birçok alanda köklü değişim gerektiren dönüşüm yolculuğunun beklenildiği kadar kolay ve sorunsuz olmadığı gerçeği ise uzun soluklu ve iyi planlanması gereken bir süreci zorunlu kılıyor. Bu yolculuğu layıkıyla tamamlayan firmaların imrendiren başarı hikayeleri, farklı mecralarda sürekli anlatılıyor. Ancak bu yolculuğu tamamlayamayan ve başarısız olan pek çok şirket olduğu da unutulmamalı…