Markamız, 2009'da cilt ve saç sorunlarına yönelik etken maddelerle inovatif dermokozmetik ürünler yaratma vizyonuyla yola çıktı. Bu ürünler için dünyanın önde gelen etken madde geliştiricisi firmalarla çalışıp, onların patentli etken maddeleri ile formüllerimizi zenginleştirdik. Türkiye içerisindeki yapılanmamız ve satışlarımızla hedeflediğimiz konuma ulaştıktan sonra ihracat için çalışmalara başladık. Katıldığımız ilk fuarda fark ettik ki, kaliteli içeriğimiz, başarılı ürün sonuçlarımız beğeniliyordu ama ‘Neden bir Türk markası ürün alayım ki?’ sorusuna cevap veremiyorduk. Bunun üzerine ülkemizdeki endemik bitkileri araştırdık.

Özellikle Kars bölgesine endemik cesur, nadide ve masum Çiğdem çiçeği ile karşılaştık. Öğrendik ki, Osmanlı Dönemi’nde harem kadınları Anadolu’dan toplattıkları çiğdem çiçeklerini bakım ritüellerinde kullanıyorlar. Birlikte çalıştığımız İsviçre’deki etken madde firmalarından birine, bu çiçeğin bir örneğini gönderdik ve laboratuvar ortamında yapılan analizler sonucunda bu çiçeğin hücreler arası etkileşimi artırdığını keşfettik. Sonrasında kök hücre teknolojisi ile bu çiçek bir etken maddeye dönüştü. Şu anda tüm formüllerimizin bazında, çiğdem çiçeğini kullanıyoruz. Hem hücreler arası etkileşimi artırarak ürünlerimizin performansını tüm rakiplere kıyasla bir üst seviyeye çıkartıyor hem de Anadolu’nun güzellik sırrını dünyaya sunuyoruz. Ürünlerimizin içeriklerinin yanında daha sürdürülebilir ambalajlar istiyoruz. Kutuları geri dönüştürülebilir şekilde tasarlayabiliyoruz ama plastik ambalajlarla ilgili henüz katma değerli bir ilerleme yok. Bu konunun takipçisiyiz.