USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

08 Temmuz 2020 00:27

Ofisler, restoranlar, AVM’ler, 'yeni normal'de iklimlendirme koşulları

Bilimsel çalışmalar, öğretim üyeliği, mühendislik... 'Termodinamik-ısı transferi ve akışkanlar mekaniği’ temellerinde kamu (Cumhurbaşkanlığı, Enerji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi) ve özel sektörde tamamlanmış ve devam etmekte olan birçok proje yönetimi ve danışmanlık. Prof. Dr. Şevket Özgür Atayılmaz ile bir araya geldik ve pandemi sonrasında 'yeni normal’ şartların, havalandırma ve iklimlendirme hususlarında yapılması gerekenleri konuştuk

Ofisler, restoranlar, AVM’ler, 'yeni normal'de iklimlendirme koşulları

PLATİN TEMMUZ SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

E. Melek Cevahiroğlu Ömür / [email protected]

• Pandemi sonrası dönemde bizlerin daha sağlıklı ortamlarda çalışması için yaptığınız raporlamalardan bahseder misiniz? 

HVAC-İklimlendirme sistemleri, çalışma konularımız kapsamında yer alıyor. Bu çerçevede birçok işletmeyi içinde barındıran plaza ve merkez binaların iklimlendirme sistemlerinin virüs yayılımını engelleyecek şekilde değerlendirmelerini yaptık. İklimlendirme sektöründe dünyanın önde gelen, genel kabul görmüş kuruluşlarının (ASHRE, REHVA) ile WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) değerlendirmelerini ve literatürde yayınlanmış bilimsel yayınları inceleyerek, kendi görüşlerimizle birlikte sistemleri değerlendirdik. Ardından pandemi sürecinde alınması gereken önlemleri hazırladığımız raporlarda özetledik. Öncelikle söylemem gerekir ki; Covid-19, yeni keşfedilen bir Koronavirüs’ün sebep olduğu bulaşıcı bir hastalık. Covid-19’un havadaki partikül yoluyla bulaştığına yönelik hiçbir veri ya da çalışma rapor edilmemiştir. Bununla birlikte, bir Koronavirüs partikülünün boyutu 80-160 nanometredir ve birkaç saat veya birkaç gün (spesifik temizlik yoksa) aktif kalır. 

• Peki, Covid-19 ile ilgili kısıtlı bilginin olduğu bu dönemde iklimlendirme sistemleri için temel alınması gereken bilimsel yaklaşımlar neler?

Bu noktada 2003 yılında yaşanan SARS’a sebep olan SARS-CoV-2 virüsü ile ilgili yapılan çalışmalar bize kısmen ışık tutmaktadır. SARS’ın, 2003 yılında insanlara uzun mesafelerde bulaştığı belirlenmiş ve ayrıca SARS-CoV-2 hastanelerde bir aerosol olarak tespit edilmiştir. En azından bazı virüs türlerinin 3 saat boyunca asılı kaldığını ve bulaşıcı olduğunu ve aerosol bulaşma olasılığını düşündürdüğünü gösteren kanıtlar var. Bunun bir göstergesi: Koronavirüs’ü SARS-CoV-2 salgını döneminde enfekte hastaların bulunduğu odaların egzoz menfezlerinden alınan sürüntülerde virüse rastlanmıştır. Dolayısıyla bu mekanizma, enfekte kişilerden 1-2 m uzakta durmanın yeterli olmayabileceğini göstermektedir. Daha fazla parçacığın uzaklaştırılabilmesi için hava değişim sayısının artırılmasının yararlı olacağı önerilmektedir. Bununla birlikte, olası diğer virüs yayılma mekanizmaları daha önemlidir:

• Kişiden kişiye doğrudan temas,
• Kapı tokmağı gibi cansız nesnelerle dolaylı temas,
• Eller yoluyla burun, ağız ve gözlerdeki mukoza zarlarına 
• Yakınlardaki insanlar arasında yayılan damlacıklar ve muhtemelen parçacıklar.

Sonuçta SARS-CoV-2 aerosol özelliği gösteriyorsa Covid-19 da gösterebilir denilmektedir. Covid-19 ile ilgili ön araştırmalar kısa bir süre önce yayımlanmış olup, bilimsel uzlaşmaya varılmasının yıllar alacağı düşünülmektedir. Diğer taraftan WHO’ya göre, “Covid-19 virüsü, enfekte bir kişi öksürdüğünde veya hapşırdığında öncelikle tükürük damlacıkları veya burun akıntısı yoluyla yayılır….” Konuşma ve nefes alma da damlacıkları ve parçacıkları salabilir. Damlacıklar genellikle yaklaşık 1 m içinde yere veya diğer yüzeylere düşer, parçacıklar (diğer adıyla aerosol) gaz gibi davranır ve daha uzun mesafeler boyunca havada dolaşabilir, burada insanlara bulaşabilir ve yüzeylere yerleşebilirler. Virüs, bulaşmış yüzeylere (fomit iletimi olarak adlandırılır) dokunan eller tarafından alınabilir veya yüzeyler bozulduğunda tekrar havaya karışabilir. Bu nedenle, sosyal mesafenin temel ilkeleri (1 ile 2 m), yüzey temizleme ve dezenfeksiyon, el yıkama ve diğer iyi hijyen stratejileri HVAC sistemiyle ilgili olan her şeyden çok daha önemlidir. 

• Bu noktada havalandırma sistemlerinde hangi konulara dikkat etmek gerekiyor?

Tıbbi olmayan binaların çoğundaki HVAC sistemleri, Covid-19 dahil olmak üzere bulaşıcı hastalık yayılmasında sadece küçük bir rol oynamaktadır. Bu sonuca rağmen açıklamaya çalıştığım temel bilgiler doğrultusunda, virüsün yayılmasının önlenmesi için HVAC sistemleri ile ilgili şu önlemler alınmalıdır:

• Havalandırmada taze hava oranının artırılması,

• Talep kontrollü havalandırmanın (DCV: Demand controlled ventilation) devre dışı bırakılması.

• Taze hava damperlerini %100 açılması, böylece geri dolaşımın (resirkülasyon) ortadan kaldırılması (ılıman hava mevsiminde, bu ısıl konforu veya nemi etkilemez, ancak aşırı sıcak/soğuk havalarda bu açıkça daha zor hale gelir). 

• MERV-13 veya mevcut filtre çerçevesi ile uyumlu, en yüksek merkezi hava filtrasyonunun kullanılması ve by-pass’ı engellemek için filtrenin kenarlarının sızdırmaz hale getirilmesi. 

• Yukarıdaki iki iyileştirmeye yönelik sistemlerin daha uzun süre, mümkünse 7/24, çalışmasının sağlanması.

• HEPA filtreli portatif oda hava temizleyicilerinin kullanılması.

• Özellikle bekleme salonları, hapishaneler ve barınaklar gibi yüksek riskli alanlarda UV-C (ultraviyole antiseptik ışınlama-radyasyon etkisine maruz bırakmayan) kullanılması.

• Pandemi sonrasında havalandırma ve iklimlendirme sistemlerinde ne tür değişimler öngörüyorsunuz? Bu sistemlerin kurulumunda öncelikli kriter ne olacak? 

İklimlendirme sistemlerinde kullandığımız klima santralleri enerji verimliliği göz önünde bulundurularak genelde karışım havalı olarak dizayn edilmektedir. Diğer bir alternatif ısı geri kazanımlı %100 temiz havalı santrallerdir. Dünyada normalin dışında gerçekleştirdiğimiz her eylem en basitinden elektrik üretimi, entropinin yükselmesine sebep olmaktadır. Bu eylemlerin bütünü düşünüldüğünde dünyamızın entopisi sürekli artmaktadır ve fiziksel yaklaşımla evrenin sonu entropi artışıyla açıklanmaktadır. Covid-19 pandemisi geçse bile devamında farklı salgınlarla karşılaşma ihtimalimiz büyük. Dolayısıyla bu tür salgınların bundan sonra tekrar olabilme ihtimali olacak şekilde santraller %100 dış havalı çalışabilecek hale getirilmeli ve ısıtma soğutma sistem kapasiteleri buna göre belirlenmelidir. Peki, %100 dış havalı yapalım ve kapasiteleri buna göre belirleyelim, pandemi olsa da olmasa da öyle kullanalım diyebilirsiniz. Bu durumda şu ana kadar yaptığımız HVAC sistem dizaynlarına göre kişi başına düşen temiz hava debisini oldukça artırmış oluruz ve iç ortamdaki CO2 konsantrasyonunu azaltmış oluruz fakat bu durumda işletme maliyetlerimiz eskisi kadar olmayacak, dramatik olarak artacaktır. Zahmetsiz rahmet olmuyor yani. Tabii ısı geri kazanım sistemleri ve farklı eklentiler ile sistem verimliliğini artırmak mümkün, burada teknik ayrıntıya çok girmeyeceğim fakat yine de daha önceki işletme maliyetlerinde çalışmak mümkün olamayacaktır. Sonuç olarak HVAC sistemlerinin bundan sonra yukarıda özetlediğim önlemler göz önünde bulundurularak dizayn edilmesi gerektiği, pandemi dönemlerinde işletme maliyetleri hesaba katılmadan bu şekilde çalıştırılacağı fakat pandemi sonrası ise gerekli ayarlamalarla tekrar normal çalışma şartlarına dönüleceği kanaatindeyim. Yani sistemler pandemi döneminde belirtilen şartlara uygun sonrasında küçük ayarlamalarla normale dönebilecek şekilde olacaktır.  

EN ÇOK OKUNANLAR