Adım adım geleceğe doğru yürüdüğümüz her yeni günümüzde, içinden geçtiğimiz her zorluk; gerek hayatın kendisine, gerekse kendimize dair bir iz bırakmakta benliğimizde. Zorluklara inanan biriyim. Zorluklarla beraber gelen cesarete, öğrenme hevesine, çözüm bulma azmine, o süreçlerde etrafına baktığında yanı başında gördüğün destekçilere ve tüm zorlukların içinden yürürken, insanın kendisine hayatın güzelliklerinde nefes aldırabilmesine… Çünkü hayat güzel olduğu kadar çirkin; iyi olduğu kadar kötü… Zorlukların içinden yürürken bile, her zaman iyilik var etrafta. Elbet görebilene… Ne der Siddhartha Hermann Hesse’nin romanında; “ Hiçbir gerçek yoktur ki, karşıtı da gerçek olmasın!” 

Gelecek, bilinmezliğinin yanı sıra bugünümüzde üst üste koyduğumuz deneyimlerin, öğretilerin bir çıkarımı aslında. İnsan ne kadar çok öğrenirse o kadar zengin mesela. Ne kadar çok görüp, dinler, tadar ve severse. Ve tabii uyabilmek hızla değişen hayata... Koşarken durabilmek, dururken birden koşmaya başlayabilmek. Sevginin bile hızlı tüketime dönüştüğü bir ortamda sadece sevmek değil ama sevgiye emek vermek; zamanın hızla akıp gittiği bu yüzyılda paylaşırken her şeyi, zamanı kendine de saklayabilmek kıymetli olan. Yani denge! Bir de abartmamak var bence. Hiçbir şeyi... Ne sevgiyi, ne işi, ne parayı, ne eğlenceyi, ne de kendini. Çünkü her şey değişir.

İşte bu yüzden uyanılan her yeni günde ve geleceğe doğru atılan her yeni adımda doğruyu yapmak için çaba sarf etmek, sorgulama içgüdüsünden vazgeçmemek, mantık ve duyguyu harmanlayıp karar vermek, bakmak değil ama görmek, güzellikleri ve iyilikleri takdir edebilmek, yaptığın her ne ise onun en iyisini yapmak mutlaka zamanı gelince takdir görüyor. Her şeyden önce insanın kendisine saygısını artırıyor. Ve insanın en başta kendisine saygı duyabilmesi belki de en kıymetlisi.

Sevgilerimle;

Uludağ İçecek Doğal Kaynak Suları ve Maden Suları Kategorisinden Sorumlu Marka Müdürü 

PLATİN'İN MART SAYISINI ALMAK İÇİN TIKLAYIN