USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Eda Bayraktar

YAZARLAR

1.04.2020 17:11:00

Markanız siz gittikten sonra arkanızdan anlatılanlardır

Bana hikaye anlatma... Hangimiz bu sözü bir yerlerde duymadık ki...Belki ailemizden, belki patronumuzdan belki de arkadaşımızdan... Kim bilir, biz bile birilerine söylemişizdir. Peki, ne oldu da şimdilerde hikayeleri’ sıkça konuşur olduk? Kişi ve kurumlar bu alanda eğitim ve danışmanlıklar almaya başladı bile...

Google, SAP, Nike, Microsoft gibi büyük şirketlerde sadece bu iş için 'chief storyteller' pozisyonlarında insanlar çalışıyor. Steve Jobs, Elon Musk ve Richard Branson gibi büyük girişimcilerin, hikayelerin önemini vurgulayan demeçleri konuşuluyor. 

GELECEĞİN GEÇER AKÇELERİ 

Eski çağlarda, Sanayi Devrimi’nin getirdiği yöntemler, mantıksal nitelikler üzerine kurulu bir toplum ve ekonomi yetiyordu. Şimdi ise yeni bir çağdan; yaratıcı, özgün, empati içeren ve büyük resme odaklı bir yapıdan bahsediyoruz. İşte, bu çağda geçerli olan 3 önemli akçe var. The New York Times’da yayınlanan bir araştırmaya göre tüketiciler olarak her gün 3 bin ila 20 bin arasında mesaja maruz kalıyoruz. Peki böylesi bir kaosun içinden nasıl sıyrılacağız? İşte burada ‘dikkat ekonomisi’ devreye giriyor. Hikayeler de dikkatimizi çekiyor ve uzun süreli akılda kalıyor. Bir diğer ekonomi ise ‘anlam’... Altın çember (golden circle) teorisinden de hatırlayacağımız Simon Sinek’in de dediği gibi; “İnsanlar sizin ürün ya da hizmetinizi satın almıyorlar, yapma nedeninizi satın alıyorlar.” Hikayeler de bir şeylere anlam katmanın en etkili yolu. Çağımız teknoloji, girişimcilik ve inovasyon çağı. Bunların altında da hayal gücü ve yaratıcılık yatıyor. Bütün bunların beslendiği en büyük kaynak da yine hikayeler. Hikayeler bize ilham veriyor, motive ediyor, dikkatimizi çekiyor, aklımızda kalıyor. Robert McKee’nin de dediği gibi, “Hikaye anlatımı, fikirlerinizi dünyaya yaymanın en güçlü yoludur.” Kendilerini bu alanda geliştirmeyen kişiler ve kurumlar iz bırakamadan birer birer yok oluyor.

EMANET HİKAYELERDEN; TERZİ USULÜ HİKAYELEŞTİRMEYE

Bir kurumun markası, o kurumun hikayesi demek. Çünkümarkanız siz gittikten sonra arkanızdan anlatılan hikayelerdir... Hikaye anlatımı, ürün veya hizmetinizi yalnızca piyasaya sunmak yerine markanızla ve kitlenizle ilgili bir hikaye anlatılmasına olanak sağlar. Sırf hikaye anlatmak popüler diye onu yüzeysel bir şekilde, emanet gibi kişi ve kurumların üzerine giydirmeye çalışmak yanlış bir yaklaşım. Şirketlerin bir kısmı, hazır reçetelere başvuruyor. Burada yapılması gereken terzi usulü çalışmak… İlk olarak esas hikayenin keşfedilmesi çok kritik. Ardından her kurum ve markanın ruhuna uygun ayrı hikayeleştirme modelinin ölçüp biçilerek tasarlanması gerekiyor. Son olarak en uygun kanal seçilmeli ve kitleyle buluşturulmalı. Hikaye anlatma tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Mağara resimlerinden ateş başında anlatılanlara, romanlardan filmlere, internetten sosyal medyaya kadar hikayeler her zaman hayatımızın başrolündeydi. Yöntemler değişti. Ancak, hikaye anlatma ve dinleme isteği hiç değişmedi. Günümüzde anlatım şekilleri daha çok dijitale kaydı; sanatın içinde olduğu animatif ve ilüstürasyon çizimlerini görüyoruz. Hikayeleştirmenin; nörobilim, oyunlaştırma, tasarım odaklı düşünme, kullanıcı deneyimi ve disiplinler arası modellerle kullanımı da arttı. Bundan sonra da hikayelerin başrolde olduğu sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve yapay zeka gibi uygulamalar yaygınlaşacak. Gelecekte de, derdimiz günü kurtaran hikayeler değil, geleceği şekillendiren hikayeler yaratmak olmalı. Bugünü kurtaran hikayeler mi anlatacaksınız? Yoksa geleceği hikayelerle şekillendirenlerden mi olacaksınız?