USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Zeynep  Arhon

YAZARLAR

2.12.2015 14:16:00

Biyomimikri gerçekten yeni mi?

Biyomimikri doğanın formlarını, süreçlerini ve sistemlerini örnek alarak çözümler tasarlayan yeni bir inovasyon disiplini… biyomimikriyi tanımlarken yeni olduğunu söylüyoruz ama gerçekten yeni mi? Bu soruyu sıkça duyduğum için yılın son yazısını cevaba ayırmaya karar verdim

Yeni çözümler yaratmak için doğaya bakmak hiç de yeni bir yaklaşım değil. Doğayı gözlemlemek, ondan öğrenmek belki insanlık tarihi kadar eski. Geçmişe baktığımızda doğayla iç içe yaşayan yerel halkların hayatta kalmak için çevrelerindeki canlı türlerini gözlemlediğini ve onları örnek aldığını görüyoruz. Örneğin; eskimo kabileleri iglo tasarım prensiplerini kutup ayısının karı nasıl kazdığına bakarak geliştirdi. Ayının kış boyunca içinde uyuyacağı yuvayı ne derinlikte kazdığı, girişini nereye konumlandırdığı önemliydi ve bunlar eskimolar için değerli öğretilere dönüştü. Sadece yerel halklar, kabileler değil, tarih boyunca isimlerini çok iyi bildiğimiz mucitler de doğadan ilham aldı. Leonardo da Vinci, yaklaşık 5 asır önce kuşların kanatlarını, rüzgarda uzun mesafeler kateden tohumları inceledi. Doğa tarih boyunca zamanının önünde beyinlere ilham verdi.

 

“DOĞADAN İLHAM ALMAK İÇİN DAHİ OLMAYA GEREK YOK”

Peki, yeni olan nedir? Yeni olan belli bir metodolojinin geliştirilmiş, kitapların ve makalelerin yazılmış, eğitimlerin başlatılmış olması... Doğadan öğrenmek ve ilham almak için dahi olmaya gerek yok. Yöntem, bilgi ve yayılım sayesinde biyomimikri demokratikleşti. Bu dönüşüm büyük ölçüde disiplinin yaratıcısı olarak tanınan doğa bilimci Janine Benyus ve Dr. Dayna Baumeister liderliğinde gerçekleştirildi. Doğadan gelen inovasyonun ‘demokratikleşmesi’ olarak adlandırdığım dönüşüm, 1990’ların sonunda başladı. Doğa bilimcisi ve yazar Janine Benyus ilk biyomimikri kitabını yazdı. ‘Biomimicry: Innovation Inspired by Nature’ kitabı, 1998 yılında yayınlandı. Kitabın 1998’de yayınlanmasıyla terim ilk kez geniş kitleler tarafından duyuldu. Takip eden yıllarda biyomimikri metolodolojisini kullanma ve disiplini büyütme kapasitesine sahip profesyoneller yetiştirmek üzere adımlar atıldı. 2008 yılında ilk kapsamlı, yüksek lisans seviyesindeki eğitim programı başlatıldı. Mezunu olduğum, 2011 yılından bu yana da eğitmenliğini yaptığım program, her iki yılda bir 15 ila 20 biyomimikri profesyonelini mezun ediyor. Öğrenciler dünyanın dört bir yanında yaşayan; kendi mesleğinde aktif çalışan biyologlardan, mühendislerden, tasarımcılardan ve iş liderlerinden oluşuyor.

 

BİLİMİN İMKANLARINI ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK İLE BİRLEŞTİRMEK GEREKİYOR

İki liderin birlikte kurdukları kâr amaçlı olmayan Biyomimikri Enstitüsü, bugün dünyanın seçkin bilim mekanlarında sergiler düzenliyor ve biyomimikri ile ilgili farkındalığı geliştiriyor. Biomimicry 3.8 ise şirketlerin sadece ürünlerini değil, tüm işlerini doğadan gelen öğretiler doğrultusunda dönüştürmelerini sağlıyor. Özetle; doğaya duyduğumuz sevgi ve ondan ilham alam içgüdümüz yeni değil. Çalışma yöntemi, inovasyon yaklaşımı ve iyi tanımlanmış bir metodoloji olarak baktığımızda ise evet, biyomimikri yeni. Neyse ki doğadan öğrenmek demokratikleşti. Bu gezegeni bizimle paylaşan (en az) 10 milyon canlı türünden öğrenmek için artık dahi olmamıza gerek yok. Tam tersi; belki de önümüzdeki en büyük zorluk, insan zekamızın sesini alçaltmanın, görece yeni bir canlı türü olduğumuzu kabul etmenin ve en küçük canlı türünden dahi ders almanın gerektirdiği alçakgönüllülük. Teknolojinin ve bilimin tüm imkanlarını alçakgönüllülük ile birleştirdiğimizde doğadaki stratejileri anlamamız ve kendi çözümlerimize taşıyarak sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlememiz kolaylaşacak.

DİĞER YAZILARI